Başlıklar
Gülşehir Gezilecek Yerler
Nevşehir Gülşehir gezilecek yerler tarihi ve kültürel açıdan binlerce yıllık bir gezintiyi çok net karşılıyor. Yörenin eski adı “Zoropassos”tur. Basamak Sadrazam Karavezir Mehmet Seyyid Paşa, o zamanlar 30 haneli mütevazı bir yerleşim olan burada külliye inşa edmiştir. Burada yine Silahtar Mehmet Paşa tarafından “Gülşehir” adı verilmiştir. Eski adı “Arabsun” dur. Bölge 1954 yılında Nevşehir bölgesi ile ilişkilendirilmiştir. Mevkii Kızılırmak’ın güney ucundadır. Doğuda Avanos, kuzeyde Hacıbektaş, batıda Kırşehir ve Aksaray, güneyde Acıgöl ve Nevşehir odak bölgeleri ile çevrilidir.
Karavezir Külliye
Karavezir Silahtar Seyit Mehmet Paşa aslen Gülşehirlidir. 1735 yılında dünyaya gelir ve genç yaşta İstanbul’a gider ve sarayda amcası Aşçıbaşı Süleyman Ağa ile Helvahane’ye sığınır. Ardından Baltacılar Mahallesi’ne yazıldı ve zenginliği nedeniyle Hazine Odası ikinci yardımcısı olarak atandı. Bu arada Abdülhamid’in de dikkatini çekmiştir. Abdülhamit’in padişah olduğu noktada, olaydan bir yıl sonra Silahlı Kuvvetlere devredilmiş, son derece bilgili ve azimli olduğu için halkını ve gücünü hem sarayda hem de yurt dışında göstermiştir. Silahtar Seyit Paşa, 1779’da Sultan Abdülhamit tarafından Sadrazam yapıldı. Uzun bir süre 18 ay 17 gün süren Sadrazamlığı sırasında sayısız iyi kalpli yardımlarda bulundu.
Külliyede bulunan yapılar şu şekildedir;
Cami
1778-1779 yılları arasında çalışılmıştır. Tasarımcısı Ebubekir Veledi Halil Efendi’dir. Diğer adı Kurşunlu Camii’dir. Osmanlı mühendisliğinin alametifarikası olan cami, iki tonlu kesme taştan yapılmıştır. Kare bir düzenlemeye sahiptir. Birincil mekânı örten 11 metre genişliğindeki tonoz, dört eğri üzerinde konumlanmıştır. Giriş kapısı taslağında profilli, süslü tarzda bir mermer işleme vardır. Yeşil bir temel üzerinde, altın kaplama ile örülmüş amblem olarak I. Abdülhamid’in tuğrası bulunmaktadır. Şekerin kenarlarında koyu, yeşil ve mavi yağlı boya ile boyanmış bir sürü çiçek vardır.
Medrese
Caminin tam karşısında bulunan medrese, 1778-1779 yılları arasında bir yerde işlenmiştir. Modeli Ebubekir Veledi Halil Efendi’dir. Medresenin giriş kapısında işlemeler bulunmaktadır. Osmanlı mühendisliğinde avlulu medreselerin toplanmasıyla anılır. Medresenin 12 hücresi ve bir dershanesi vardır. Avluya güneyden son derece gösterişli mermer bir girişten girilmektedir. Avlunun kuzey ve doğusundaki odalarla birlikte “L” kalıplıdır. Veranda, yuvarlak eğrilerle ilişkili bölümler tarafından şekillendirilmiş bir sundurma ile çevrelenmiştir.
Revakların arkasındaki odaların içinde ocak ve büro spesiyalleri bulunmaktadır. Hücrelerin üzeri tonozla örtülüdür. Kuşkusuz güneydeki en büyük hücre diğerlerinden farklıdır ve içinde beş özelliği vardır. Medrese; 1933-1962 yılları arasında hapishane olarak kullanılmıştır. 1962’den sonra kütüphane olarak kullanılmaya devam eder. 1960 yılında düzeltildi.
Hamam
1778 yılında yapılmıştır. Planlayıcısı Ebubekir Veledi Halil Efendi’dir. Hamam: Geleneksel Osmanlı hamamlarında olduğu gibi üç bölümden oluşur. Bunlar Soyunma, Isınma, Isınmadır. Yapı malzemesi olarak dim kesme taş kullanılmıştır. Hamamın yıkık taşları 1963 yılında yapılan bakımda değiştirilmiştir. Duşakabin günümüzde halen kullanılmaktadır.
AÇIK SARAY ÖREN YERİ
İlçe merkezine 3 km uzaklıktadır. Gülşehir – Nevşehir otoyolu üzerindedir. Gülşehir’in görüntüsü olan “mantar kaya” düzenlemeleri burada görülmelidir. Kapadokya yöresinde bu mantar sallamalarının hiçbir örneği yoktur. Tüf kayalara oyulmuş birçok nokta var. Bunlar eski durumlardır: çok katlı yeraltı kentsel toplulukları ve mağaraları bulunur. Bu alanların büyük bir kısmı, mutfakları ve ağılları olan çok amaçlı alanlardır. Bazı kısımlarda, ana koridorla tezat oluşturan isteğe bağlı bir konumda küçük bir kilise vardır.
Mekanların büyük bir bölümünün bir dereceye kadar kırpılmış yüksek cephelere tarihlenmesi gerekiyor. Bunlar çok katlı bir yapı izlenimi verse de, mekanların büyük bir kısmı başlangıçta zemin seviyesinde açılmıştır. Bu bölgeler onuncu ve on birinci yüzyıllarda açılmış ve yaygın olarak kullanılmıştır. Doğrudan veya dolaylı olarak orduyla bağlantılı olduğu ve dönemin devasa toprak sahibi gruplarına ev sahipliği yaptığı tahmin ediliyor.
AZİZ JEAN KİLİSESİ
Bölge girişindedir. Sonradan düşünülmüş ve peri bacalarının içi oyulmuştur. Kilise apsisi üzerindeki gravürden 25 Nisan 1212 tarihlidir. Kilise 2 katlıdır. Kilisenin alt katında ise şarap mahzenleri, mezarlar, su kanalı ve makamların bulunduğu yerler bulunmaktadır. Bu kattaki Kilise: Tek apsisli ve çapraz düzendedir. Odak kasası düştü. Konumu
Bir iyileştirme olarak: Ana kaya üzerinde kırmızı boya, farklı yaratık resimleri, matematiksel süslemeler ve çapraz tasvirler var. Alt kiliseden üst kiliseye kadar olan basamaklar taşa oyulmuştur. İlk taş kesilmiş merdivenler harap oldu, bu nedenle yeniden tasarım sırasında, üst kiliseye giriş sağlamak için demir bir merdiven katı yapıldı. Cemaatin üst katında İncil’den sahnelerle süslenmiş bir kilise daha var.
Üst kattaki kilise: Tek apsisli ve beşik tonozludur. Temel apsisteki kompozisyonlar pek korunmamış, başka yerlerdeki eserler çok iyi durumda. Cemaat koyu bir tortu tabakasıyla kaplıdır. Bunun gerekçesi, aydınlatma için kullanılan yağ lambalarından çıkan kalıntıdır. Ayrıca, taş karenin parçalanma nedeniyle küçülmesi nedeniyle oluşan çatlak ve açıklıklardan dökülen su, tuvallerin bir kısmını da yok etmiştir. Aynı şekilde sanat eserlerinin de bireyler tarafından zarar gördüğü açıktır.