Başlıklar
Nizip Gezilecek Yerler
Gaziantep’in en büyük ilçesidir. Fırat ırmağında yer alır. Genelde doğuya doğru açılan plato durumundadır. Güneyde ise ova özelliği gösterir. Fazla engebeli olmayan bir yapıdadır. Deniz seviyesinden 400-500 metredir. Akdeniz ve karasal iklim gösterir. Yaz mevsimi tamamen kuraktır. Nizip gezilecek yerler açısından içinde binlerce yıllık bir kültürü barındırır.
Yıllık sıcaklık 16 derece civarındadır. Yörede antep ve zeytin bahçeleri yaygındır. Bu ürünleri için ise, bölgede yine birçok orta fabrika ve işletme bulunur. Özellikle bölgeden zeytinlerden elde edilen zeytinyağı ile sabun ve bu sabunlar oldukça meşhurdur. 1960’lı senelerde ülkemizin sabun ihtiyacının bölümü buradan karşılanırdı.
Gaziantep Nizip Fevkani Kilisesi
İlçe Fevkani mahallesindedir. İlçenin yüksek yerinde, Fırat nehri kıyısındadır. Binanın tarihi bilinmemektedir ancak muhtemelen mimari ve izleri kalan fresklere bakıldığında Bizans döneminde, 6. yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin ediliyor. Yani, Akdamar Adası Aziz Haç kilisesinden çok daha eskidir. Vakıf kayıtlarına ise kilisenin yapılış tarihi 6’ncı yüzyıl geçer.
Mimari stili kapalı haçı planındadır. Tamamında kesme taş malzeme kullanılmıştır. Dış mimaride Yunan haçı son derece belirgindir. Çünkü kolları dışarıya üçgen alınlık yansıtılmıştır. Kilisenin apsisi, yarım olarak dışa çıkıntılıdır. İçerideki bezeme ve tasvirleri günümüze ulaşmamıştır. Rivayetlerde “Peygamberimiz doğduğu gece, büyük kilisenin tavanı patlamış, haçı, üstünden uçmuştur. Bunlardan biri de bu kilisedir” denilir.
Kilise, Osmanlı’da han olarak kullanılmıştır. Sultan I. Abdülhamit ise çıkarılan bir fermanla, 1789 senesinde bir kısmı cami olarak kullanılmıştır. Yüz yıla yakın şekilde cami olarak kullanılmıştır. Ancak günümüzde kullanılmamaktadır. Çünkü 1888 senesinde yapılan Şıhlar camisi ve 1904 senesinde yapılan Molla Ahmet Camisi girmiştir. Kilisenin çevresi, 1960 senesine kadar taştan bir duvarla çevrilidir. Fakat bu tarihten sonra söz konusu duvar yok olmuş ve kilisenin çevresi briketten şekilde duvarla çevrilmiştir. 1970-1971 seneleri arasında Belediye ambarı kullanılmıştır. 1971 senesinde, tabanı betonla sıvanarak idaresine kiraya verilmiştir.
Gaziantep Nizip Belkıs Höyüğü
İlçenin güneyindedir. Höyükten bakılınca, ilçenin tepe mahallesi ve höyüğü görülür ve Taşbaş dahil çevre kontrol edilebilir. Bu yüzden, buranın, höyüğü ile birlikte ilk yerleşim yeri olduğu her daim düşünülmektedir. Halk arasındaki bir rivayete uygun şekilde: Belkıs höyüğünün altında bir ermiş, her yüzyılda bir kalkar ve akabinde “Belkıs’ın çüt demiri altın oldu mu” diye söylermiş. “Olmadı” diye bir ifade duyar ve “Olacak olacak” söyler ve yeniden kalktığı yere yeniden yatarmış.
Gaziantep Nizip Karpuzatan Tesisleri
Burası ilçe merkezinde olan mesire alanı, park alanıdır. 57 dönümlük şekilde arazi üzerinde: yürüyüş parkuru, bisiklet yolu, ortalama 600 metrelik suni gölet, iskele, otopark, kafeterya, oyun alanı, mesire alanı, barbekü kısmı, spor alanları düzenlenmiştir.
Taşbaş Tepe
Günümüzde ilçenin, üstü zeytin, fıstık ağaçları ve bağlarla kaplı doğu yamacında güzel bir pınar vardır. Ama buranın en büyük özelliği, bir efsaneyle bağlantılıdır. Efsane “Taşbaş tepesi yaşayan bir ailenin 7 kızı varmış. Bu kızlar, her odun toplamak için dağa gelirlermiş. Yine 7 kız kardeş odun toplamak için gelmişler ancak karşıdan atlıları görürler. Kızlar endişelenir. ”Allah’ım eğer karşıdan atlılar, bize kötülük yapacaklarsa taş yap” derler.
Karşıdan gelen atlılar kızlara kötülük yapacaklardır ve kızların söz konusu duaları kabul görür ve yedi kız kardeş, hemen oracıkta taşa dönüşür, kızların yanına geldiklerinde yalnızca 7 tane taş görürler ve çok şaşırırlar, oradan uzaklaşırlar, o taşlar günümüzde durmaktadır. Bu efsaneye buraya “Taşbaş” ismi verilmiştir. Taşbaş, Oğuz oymaklarından birisinin ismidir. Efsane, günümüzde aynı yerde yedi kız kardeşe ait mezarlar düzenlemeyle beraber gün ışığına çıkarılmış, ziyarete gelen kişiler 7 kız kardeş için her zaman dua ederler.
Fakat bölgeyle ilgili anlatılan başka rivayet daha yer alır. I. Dünya savaşı sonrası işgal senelerinde, bölgeyi işgale gelen Fransızlar, düzlükten buraya gelirken, Nizip civarına ulaştıklarında, Nizipliler tepesinde duran, Kavalalı Mehmet Paşa zamanından kalan tane topu büyük zorlukla ateşlemişler, Fransızlar, tepenin ardında bir birlik olduğundan korkmuşlar ve Antep’deki birlikleriyle için batı yönüne doğru ilerlemeyi sürdürmüşlerdir.
Belkıs Zeugma
Nizip İlçesinin ortalama 10 km. doğusunda, Fırat nehri kenarında. Vaktinde; büyük bir medeniyetin yaşadığı topraklar yer alıyor. Antik şehir; nehir kıyısındaki, Akropol’den, Fırat nehrine doğru yamaçlarda yer alıyor. Evet, tarih ilk kuruluşu; MÖ.1’nci yüzyılda: egemen olan “Komagene krallığı” olmuş. Şehir; Komagene krallığının büyük şehrinden birisi. Hatırlayanlarınız olabilir. Krallığının dini merkezi ise Nemrut’tur.
Daha sonraki vakit hakkında, herhangi bir bilgi yok. Ta ki, bölgeyi ele geçiren ve daha sonra genç ölen Büyük İskender’in; ele bölgeleri kendi aralarında paylaşan ardıllarından; General Nikator; dönemine kadar. Bu birlik, sonraları, daha bir Romalı karakter “Dördüncü Lejyon” adı ile görev yapar ve kentte; heykeltıraşların, asker akımının ağırlık kazanmasına sebep olur. Bu durum nekropol olanında: kaya kabartmaları, heykeller ve sunaklar gibi, formlarda görülmektedir. Zaten: Zeugma’yı, birçok antik kent içinde ön plana çıkaran; burada gelişen ekolüdür. Zeugma’da ele geçirilen: heykeller, kabartmalar ve mezar stellerinde kendini gösteren bu ekolün pek örneğini, günümüzde ülkemizin ve dünyanın çeşitli müzelerinde görmek her daim mümkün.
Evet; Roma zamanı; kentin nüfusu, kısa zamanda 80 bini ve dönemin önemli kentlerinden biri haline gelir. Şehir, sikkesini bastırmış, Roma kentlerinden biridir. Sikkeler: bir tarafına “Tnyke Tapınağı”, diğer güçlülüğü simgeleyen “Roma kartalı” motifi yer alır. Evet, kent; Fırat’ın en sığ yerinde kuruludur. Ancak MS.2’nci yüzyılda; Fırat üzerine; ağaçtan yapılmış sallar üzerinde, bir köprü yapılır. Bu köprü; karşı kıyıdaki Apameia şehri irtibat sağlanır. Sınır büyük ölçüde gelişir. Zeugma bu bir gümrük rolü oynar. Günümüzde: İskele üstü adlandırılan tepede yapılan kazılarda; bir arşiv odası bulunmuş ve “Bulla” adı verilen 100.000 mühür baskısı sorunsuzca ele geçirilmiştir. (Bugün, tamamı Gaziantep Arkeoloji Müzesinde her zaman sergileniyor.)
Gaziantep Zeugma Baskıları (Bullalar)
Zeugma mühür baskıları: ise Geç Helenistik ve Erken Roma İmparatorluk dönemi sanatının (Gliptik) en büyük koleksiyonudur. Dönemin temelde siyasi, ekonomik, kültürel, etnografya ve florası hakkında bilgiler veriyor. Belkıs köylülerinin İskele üstü mevkiinde, yağan yağmurdan kırmızı taşlar (mühür baskısı-bulla) bulduklarını üzerine burada yapılmakta olan yüzey araştırmasında, birkaç farklı mühür baskısı bulunmuş. Hemen ardından baraj gölünün suları altında kalacak olması sebebiyle, burada; kurtarma kazısı başlatılmış. Bu sonucu: arşiv odasının doğu bitişiğindeki bulunanlarla beraber: toplam 100.000 adette mühür baskısı bulunmuş.
Bu sayı bugüne dek ele geçmiş olan en rakam. Yani Gaziantep Müzesinde, en büyük mühür baskısı koleksiyonunu rahatça görebileceksiniz. Mühür baskılarını temelde toprak içinde görmek ve bulmak fazla zor olduğundan: çalışma alanının, kalın ve ince gözenekli eleklerden her daim geçirilir. Duvar üst seviyesinden, tabana dek olan 3.60 metre oda içinde, kül ve toprağa karışmış olan taşlar ve kireç harçlı sıva arasından ayıklanır. Mühür baskıları; diğer antik; tapınaklarda, agoralarda, özel evlerde, evlerin ve lahit içinde bulunmuştur. Fakat, Zeugma’da: arşiv odasının ve kuzeydoğusunda; taş yola açılan dükkanlar bulunmuştur. Bunun akabinde: mühür baskılarının; agora arşiv odasında korunduğu saptanıyor. Yani: dükkanlar; günlük şekilde mühürleniyormuş. Çoğu kez ise, parmak iziyle mühürleniyorlarmış.